Ab Yeşil Mutabakatı
AB YEŞİL MUTABAKATI
1990’lı yıllardan beri iklim değişikliğiyle mücadele, sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımı gibi başlıklar başta olmak üzere çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik konularında gösterdiği hassasiyet ile bilinen Avrupa Birliği (AB), 2019 yılının Kasım ayında bu hassasiyetleri bir adım ileri taşıyarak, Birlik’in çevre ve sürdürülebilirlik konularında kesin ve iddialı adımlar atacağının bir taahhüdü niteliğinde bir inisiyatifler paketi sunmuştur: Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal).
Avrupa Yeşil Mutabakatı, Avrupa Birliği’nin (AB), AB’yi daha modern, kaynak verimliliğine dayanan ve rekabetçi bir ekonomiye dönüştürecek yeni bir büyüme stratejisine olan ihtiyacı için geliştirilen bir programdır. 2050 yılına kadar karbon-nötr hedefini içeren bu program, sürdürülebilir bir AB ekonomisi için iklim ve çevre konularındaki sorunları fırsatlara dönüştürmeyi ve bu geçişi adil ve herkes için kapsayıcı şekilde yapmayı hedeflemektedir.
Bu çerçevede Avrupa Yeşil Mutabakatı, kaynakların etkin kullanımını artırıcı eylemlerden oluşan bir yol haritası mahiyetinde olup temiz ve döngüsel ekonomiye geçişe, iklim değişikliğini durdurmaya, biyoçeşitlilik kaybını tersine çevirmeye ve kirliliği durdurmaya yönelik eylem planından oluşmaktadır. Mutabakat, bu doğrultuda gerekli yatırımları ve mevcut finansal araçları belirlemekte, adil ve kapsayıcı bir geçişin nasıl sağlanabileceği konusunda açıklamalara yer vermektedir. Mutabakatta yer alan karbon-nötr hedefini yasal bir çerçeveye yerleştirmek amacıyla da Avrupa İklim Kanunu teklifi sunulmuştur.
AB bu hedefe ulaşmak için belirlediği ölçütleri ticari ilişkilerde bulunduğu ülkelere de yayarak fosil yakıt temelli ekonomik modeli tümden değiştirmeyi hedefliyor. Bu bağlamda tartışılan yeni tedbirler arasında “sınırda karbon vergisi” de bulunuyor.
Aşağıdaki şekil Yeşil Mutabakat’ın farklı unsurlarını göstermektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın kapsamı yedi strateji altında özetlenmiştir:
- Biyoçeşitlilik: Hali hazırda hassas bir dengeye sahip ekosistemin korunması için gerekli ölçütleri almak.
- Tarladan Sofraya: Sürdürülebilir tarım yöntemleri sağlamak.
- Temiz Enerji: Fosil enerji kaynaklarına duyulan ihtiyacı minimize ederek, karbon emisyonuna sebebiyet vermeyen doğal enerji kaynaklarını (güneş, jeotermal, dalga, rüzgar, vb.) kullanmak.
- Sürdürülebilir Sanayi: Sürdürülebilir ve çevre dostu üretimi teşvik etmek.
- İnşaat ve Renovasyon: İnşaat sektörünü daha sürdürülebilir kılarak, faaliyet kaynaklı karbon emisyonlarını azaltmak.
- Sürdürülebilir Hareket: Çevre dostu ve minimum seviyede karbon emisyonuna neden olan ulaşım araçlarının kullanımını teşvik etmek.
- Kirliliğin Ortadan Kaldırılması: Kirliliği (hava, su ve toprak) hızlı ve etkili bir şekilde kaldırmak için gerekli önlemleri almak.
Avrupa Yeşil Mutabakatı En Çok Hangi Sektörleri Etkileyecek?
Avrupa Yeşil Mutabakatı içinde yer alan Sınırda Karbon Düzenlemesi, aslında AB ile ihracat yapan her sektörü yakından ilgilendirmektedir. Fakat en çok karbon emisyonuna sebebiyet veren sektörler üst sıralarda yer almaktadır.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism– CBAM), genellikle daha düşük maliyetle üretilen yüksek emisyonlu ürünler ile görece daha düşük emisyonlu ancak yüksek maliyetle üretilebilen alternatif ürünlerin rekabet gücünü aynı seviyeye getirmeyi amaçlıyor. Diğer bir deyişle, karbon vergisi gibi düzenlemelerle yüksek emisyonlu ürünlerin maliyetini, düşük emisyonlu ürünlerin seviyesine taşır.
Raporlarda yer alan veriler kapsamında da 6 ana başlıkta toplanmaktalardır. Bu sektörler aynı zamanda AB ile en çok ticari faaliyetlerinin de bulunduğu sektörlerdir.
- Çimento ve Yapı Sektörü: Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamında ilk olarak çimentonun hammaddesi olan kinker ve kireçtaşı gibi maddelerin, sonrasında ise kağıt ve organik kimyasallar gibi ürünlerin vergilendirmesi bekleniyor.
- Şu anda AB pazarında geçerli olan ton başına CO2 için 30 Euro ücretlendirmeye tutulması halinde, 170 milyon Euro ek karbon vergi ödemesi öngörülmektedir.
- Perakende Sektörü: Üretim, lojistik, dağıtım ve ulaşımdan CO2 emisyonları ile mal ve hizmet ihracatı kaynaklı sera gazı emisyonları baz alındığında üst sıralarda yer almaktadır.
- Tekstil Sektörü: Türkiye’nin AB ile en çok ihracat ilişkisi kurduğu sektörlerden biridir. Üretim aşamasında yüksek elektrik tüketimine bağlı olarak karbon emisyonuna sebep olmaktadır.
- Güncel ve Sınırda Karbon Düzenlemesi ile öngörülen ücretlendirmeler doğrultusunda sırasıyla 135 milyon Euro ve 225 milyon Euro ek karbon maliyeti öngörülmektedir.
- Tarım ve Gıda Sektörleri: Tarladan sofraya stratejisi doğrudan tarım ve gıda sektörleri ile ilişkilidir. 2030 yılına kadar pestisit kullanımlarını %50, gübre kullanımlarını ise %20 azaltmak hedeflenirken, organik tarıma da ağırlık verilmesi beklenmektedir.
- Sınırda Karbon Düzenlemesi ile karbon ton fiyatı üzerinden yaklaşık 90 milyon Euro karbon maliyeti ödemesi beklenmektedir. Bu tutar CO2 ücretlendirmesi 50 Euro olması durumunda ise 150 milyon Euro olacaktır.
- Sanayi Sektörü: Sera gazı salınımına en çok sebebiyet veren ve en büyük dönüşümün de yer alacağı sektörlerden biridir. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında daha çevreci, döngüsel ve dijital bir sanayi stratejisinin benimsenmesi gereklidir.
- Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamında en yüksek maliyete tabi tutulacak sektörlerden biridir. Öngörülen ihracat maliyeti güncel ücretlendirme olan 30 Euro/tCO2 için 100-150 milyon Euro’dur.
- Enerji Sektörü: Avrupa Yeşil Mutabakatı’ın öncelik verdiği sektörlerden bir diğeri enerji sektörüdür. Belirlenen 7 strateji arasında en çok öneme sahip olan alanlardan biridir. Türkiye’nin sera gazı emisyonunun %72,8’inden sorumlu olması nedeniyle dönüşümün yüksek oranda yaşanacağı sektörlerin başında gelecektir. Enerji Verimliliği kapsamında, elektrik, gaz, bina, ulaşım, yeşil teknoloji ve endüstri gibi çeşitli enerji kaynaklarının entegre edilmesi, fosil yakıt kullanımlarının yenilenebilir enerjiye dönüştürülmesi ve temiz enerji kullanımını teşvik etmesi önemlidir.
Türkiye’yi Nasıl Etkiler?
Sera gazı emisyonları geçtiğimiz 30 yıl içerisinde %130 artan Türkiye, emisyon yoğunluğunu azaltmadığı taktirde AB ülkelerine ihracatında ciddi kayıplar yaşayabilir. Öte yandan Türkiye, AB Yeşil Mutabakatını bir tehditten ziyade düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş için bir fırsat olarak görmelidir. Bu doğrultuda en geç 2050 yılında karbon nötr olma vizyonuyla iklim değişikliğiyle mücadele hedefimizi bir an önce gözden geçirmeli ve bu hedefe hizmet edecek bütüncül bir iklim ve ona uyumlu yeşil kalkınma politikası geliştirmeliyiz.
ELİF TEKMAN
Çevre Mühendisi
Kaynaklar;